04.04.2022, 11:37

RAMAZANDA HASTALIKLAR VE BESLENME

Dünyada yaklaşık 1.9 milyar Müslüman bulunmakta olup; nüfusun %24.4’ünü oluşturmaktadır. İslam dünyası için Ramazan Ayı ’11 Ayın Sultanı’ olarak nitelendirilmektedir. Müslümanlar bu ayda İslam’ın 5 şartından biri olan oruç vazifelerini yerine getirmektedirler.

Ramazan orucu, uzun açlık periyotlarında değişen beslenme düzeni ve uyku saatleri ile farklı bir beslenme şeklidir. Kış mevsimlerine denk gelen aylarda açlık süreci daha kısa (16 saat civarında), yaz mevsimine denk gelen aylarda ise daha uzundur (20 saat ve üzerinde). Bu nedenle sağlıklı bireyler tarafından uygun beslenme düzeni ile orucun sürdürülebilirliği sağlanır. Ancak toplumdaki risk grupları olan çocuklar, gebeler ve yaşlılar ile kronik hastalığı olan bireyler açısından çok daha dikkatli olunması gereken bir konudur.

Ramazan orucunun ruhen ve bedenen insanı rahatlatan bir beslenme şekli olduğu bilimsel çalışmalarda bildirilmektedir. Yaş grubu olarak çocukluk çağında olan, kronik hastalık durumu, gebelik durumu olan bireylerden oruç tutmak yönünde kişisel tercihini kullanmak isteyenler olabilmektedir. Çocuklara ilişkin veriler özellikle 7-8 yaş grubu okul çağı çocuklarında büyümeyi ve gelişmeyi engellediği için riskli olduğu yönündedir. Benzer şekilde gebelikte oruç tutan kadınlarda doğum sonrası prematüre bebek doğma riskinin arttığı kanıta dayalı çalışmalarda bildirilmiştir.

Kronik hastalığı olanlarda ise; izlendiği sağlık ekibi tarafından Ramazan öncesi dönemde tüm klinik ve laboratuvar değerlendirmeleri yapılmalı, diyetisyene yönlendirilerek; beslenme durumları ve beslenme öyküleri açısından ayrıntılı diyetisyen değerlendirmesi yapılmalıdır. Sonrasında oruç tutup/tutamayacağına karar verilmeli ve hekimi tarafından hastaya açıklanmalıdır. Risk değerlendirmeleri yapıldığında; kanıta dayalı rehberlerde çok yüksek riskli ve yüksek riskli grupta kabul edilen hastalara oruç tutması önerilmemektedir.

Hastalıklarda Ramazan Orucuna ilişkin uluslararası ilk rehber diyabet otoriteleri tarafından yayımlanmıştır. Ülkemizde de Diyabet Diyetisyenliği Derneği tarafından kanıta dayalı ilk ülke rehberi olan ‘Diyabet, Ramazan ve Beslenme Tedavisi-2022’ tıp camiasına ve halkımızın bilgilerine sunulmuştur. Bu rehberde diyabetli bir bireyin oruç tutması kişisel bir tercih olup, oruç tutmak isteyen diyabetli bireylerin Ramazan başlamadan 4-8 hafta önce durum değerlendirmesi için mutlaka hekimine danışması önerilmektedir. Orta ve hafif risk düzeyinde olan diyabetlilerin ramazan programına göre yeni ilaç/enjeksiyon ve inhaler solüsyon gibi medikal tedavi dozlarına uygun ramazan döneminde beslenme planı diyabet diyetisyeni tarafından bireye özgü hazırlanarak beslenme eğitimi verilmeli ve diyabet teknolojilerinin de etkin kullanımı ile sık kontrollerle gelişebilecek akut komplikasyonlar kontrol altında tutulmalı ve yakın izlenmelidir.

Yaklaşık üç yıldır dünyayı saran global bir salgınla uğraşmaktayız. Dünyada değişen iklim, azalan su ve besin kaynakları nedeniyle salgınlar hayatımızdan çıkmayacak gibi görünmektedir. Covid-19 salgını sitokin fırtınasıyla karakterize, ağır alt solunum yolu enfeksiyonudur. Bu süreçte risk grubundaki yaşlılar, obez bireyler, ağır solunum yolu enfeksiyonu olan metabolik açıdan oksidatif stresin çok olduğu olgularda Covid-19 salgınının daha ağar geçtiğini ve mortalite oranlarının yüksek olduğunu biliyoruz. Ramazan da uzun açlık periyodu hastalarda akut komplikasyonlara yol açabilmektedir. Bu açıdan ağır solunum yolu enfeksiyonu olan hastalar çok dikkatli olmalıdır. Ayrıca salgından çıkan ve Ramazan’a giren bir bireyin bağışıklığı oldukça zayıf, yoğun kas kaybı nedeniyle vücut proteinleri ve fiziksel gücü çok düşüktür. Özellikle yeterli, dengeli ve antioksidan beslenmesi, Akdeniz diyetine uyum artırılarak, bağışıklığını güçlendirmesi gerekir.

Sonuç olarak hastalıklarda oruca yaklaşım sağlık ekiplerinin değerlendirilmesiyle karar verilerek planlanması gereken bir konudur.

Yorumlar (0)