Yaklaşık bir asırdır sessizce ayakta duran bu mezarlık, göç yolunda hayatını kaybeden binlerce muhacirin hatırasını taşıyor.
⸻
🔎 1916 Trabzon göçü: Yollarda büyüyen bir insani kriz
Birinci Dünya Savaşı’nın başlarında gerçekleşen Sarıkamış Harekâtı’nın ardından Doğu Karadeniz hattında Rus ordusunun ilerlemesi, 1916’da Trabzon’un işgaline kadar uzandı. İşgal tehlikesi ile birlikte kadın, çocuk ve yaşlılardan oluşan kalabalık gruplar batıya doğru göç etmek zorunda kaldı.
Dönemi inceleyen demografik ve sağlık tarihi araştırmaları, Trabzon ve çevresinden yüz binlerce insanın göç yollarına düştüğünü; açlık, salgın hastalık ve yorgunluk nedeniyle çok büyük bir kısmının geri dönemediğini ortaya koyuyor. Muhacirlik yalnızca bir yer değiştirme değil, yüksek ölüm oranlarıyla seyreden bir halk sağlığı felaketi olarak tanımlanıyor.
⸻
🧭 Ordu, göç yollarının kavşağına dönüştü
Trabzon işgal altındayken Ordu, kısa bir süre için Trabzon Vilayeti’nin yönetim merkezi işlevi gördü. Bölgeye gelen muhacir sayısının artmasıyla şehir kısa sürede dolup taştı. Konaklama ve beslenme sıkıntıları baş gösterdi, kırsal alanlara ve köylere geçici yerleşimler yapıldı.
Göçmenlerin önemli bir kısmı:
• bir bölümü deniz yoluyla kayıklarla,
• bir bölümü ise karadan Koçboynuzu yolu olarak bilinen eski güzergah üzerinden,
batıya ilerlemeye çalıştı. Bu sırada hastalık, bitkinlik ve yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybedenler için yol güzergahında çeşitli noktalarda küçük mezarlıklar oluştu.
Bekirli köyündeki mezarlık, bu yolun en çarpıcı duraklarından biri olarak öne çıkıyor.
⸻
🪦 Bekirli’deki mezarlık: isimsiz taşların anlattığı hikâye
Bekirli’deki “Kimsesiz Trabzonlular Mezarlığı”nda yatanların büyük bölümünün kimliği bilinmiyor. Göç sırasında ölenler, o dönemde köyde kalan yaşlılar ve kadınlar tarafından üçer dörder kişi aynı mezarlara defnedildi. Mezarlarda çoğu zaman isim yazılamadı; çevreden toplanan taşlar, başucu taşı olarak kullanıldı.
Bugün alanda:
• devrilmek üzere olan taşlar
• silinmiş mezar izleri
• kaybolmaya yüz tutan bir hafıza
yan yana duruyor. Yaklaşık 3.000–3.500 kişinin burada yattığı tahmin ediliyor.
⸻
⚕️ Ölümlerin büyük kısmı hastalıklardan
Savaşın ve göçün birleştiği bu dönemde ölüm nedenlerinin başında:
• dizanteri
• tifo
• tifüs
• sıtma
• ciddi beslenme yetersizliği
geliyordu. Uzun yolculuklar, kötü hijyen koşulları ve barınma yetersizliği salgınları büyüttü. Tarih ve tıp alanındaki akademik çalışmalar, göç yollarının adeta ikinci bir cepheye dönüştüğünü ve ölüm oranlarının çocuklarda daha yüksek olduğunu gösteriyor.
⸻
🧭 Mezarlık yalnız değil: bölge genelinde muhacir şehitlikleri
Son yıllarda yapılan yerel taramalar, yalnızca Bekirli’de değil, Ordu ve çevresindeki birçok köyde muhacir mezarlıklarının bulunduğunu ortaya koyuyor. Bunların büyük bölümü:
• yol kenarlarında
• eski patika ve geçiş güzergahlarında
• kapanmış köy yollarının çevresinde
yer alıyor. Bu durum göçün geniş bir coğrafyaya yayıldığını ve kayıpların sanılandan daha büyük olabileceğini düşündürüyor.
⸻
🧪 Bilim insanlarının önerisi: koruma + belgeleme
Tarih, antropoloji ve tıp tarihi alanında çalışan araştırmacılar bu mezarlığın yalnızca bir defin alanı değil, aynı zamanda:
• demografik değişim
• salgın hastalıkların etkileri
• zorunlu göçlerin insani sonuçları
konularında önemli bir “açık hava arşivi” niteliği taşıdığını vurguluyor.
Uzmanlar şu adımların atılmasını öneriyor:
• mezarlığın çevresinin taş duvar veya sağlam çit ile korunması
• devrilmiş taşların tespiti ve yerinde onarımı
• bilgilendirici bir tabela ve kısa tarihçe yazıtı
• yakınındaki eski okulun onarılarak “Trabzon Muhacirliği ve Koçboynuzu Yolu Kültür Evi” haline getirilmesi
• kontrollü bilimsel belgeleme ve haritalama çalışmaları
Bu düzenlemelerle alanın, hem saygı duyulan bir mezarlık, hem de genç kuşaklar için tarihi hafızayı canlı tutan bir eğitim mekânı haline gelebileceği belirtiliyor.
🎙️ Son cümle
Bekirli’deki Kimsesiz Trabzonlular Mezarlığı, yalnızca geçmişin bir anısı değil.
Sessiz ve sabırlı taşlar, bugüne şu soruyu yöneltiyor:
“Bir asır önce yollarda kaybolan hayatları, yalnızca hüzünle mi, yoksa anlayış ve sahiplenmeyle mi hatırlayacağız?”
Yazar: Ahmet Balcı (Sağlık Bilimleri Üniversitesi)


