Toplumda sık tartışılan “kötü insan kimdir?” sorusu, son yıllarda psikoloji ve sosyoloji araştırmalarının da merkezine yerleşti. Uzmanlara göre kötülük, doğuştan gelen bir özellikten çok, öğrenilen ve pekiştirilen bir davranış örüntüsü olarak tanımlanıyor.

Psikologlar, “kötü insan” ifadesinin hukukî bir kavram olmaktan çok ahlaki ve toplumsal bir değerlendirme olduğunu hatırlatırken, yine de bazı ortak özelliklere işaret ediyor: empati yoksunluğu, çıkar uğruna bilinçli olarak zarar verme, sorumluluk almaktan kaçınma, manipülasyon ve güç üzerinden ilişki kurma eğilimi.


Bilim ne söylüyor?

▪️ Empati yoksunluğu belirleyici

Sinirbilim alanındaki çalışmalar, empati kapasitesinin azaldığı durumlarda başkasına zarar vermenin daha kolaylaştığını gösteriyor. Beynin ön frontal bölgeleri ve “ayna nöron sistemi”nin duygudaşlıkla yakından ilişkili olduğu belirtiliyor.

Uzmanlara göre, empati eksikliği kötülüğün tek nedeni değil, fakat davranışı “meşrulaştıran” temel zeminlerden biri.

▪️ Çocukluk deneyimleri

Dünya genelinde yapılan büyük ölçekli çalışmalar, çocukluk döneminde ihmal, şiddet ve güvensiz bağlanma yaşayan bireylerde ilerleyen yaşlarda saldırgan davranışların daha sık görülebildiğine işaret ediyor. Araştırmacılar, “kötülüğün tohumları çoğu zaman çocuklukta atılır” uyarısında bulunuyor.

▪️ Güç ve cezasızlık etkisi

Sosyoloji literatüründe, cezasızlık kültürü ve sınırsız güç hissinin kötücül davranışları artırdığına dair çok sayıda örnek bulunuyor. Kontrol ve denge mekanizmalarının zayıf olduğu ortamlarda, bireylerin başkalarına zarar verme eşiği düşebiliyor.


Dünyadan dikkat çeken örnekler

  • Stanford Hapishane Deneyi (ABD)
    Philip Zimbardo’nun 1971’de yaptığı deney, sıradan bireylerin otorite ve rol dağılımı içinde kısa sürede zalimleşebildiğini ortaya koydu. Deney etik nedenlerle erken sonlandırıldı.

  • Milgram İtaat Deneyi
    Katılımcıların otorite emriyle başka insanlara acı çektirdiğini düşündükleri şokları vermeye devam etmesi, “kötülüğün sıradanlığı” tartışmasını dünya gündemine taşıdı.

  • Sosyal medya zorbalığı vakaları
    ABD, Güney Kore ve Avrupa’da bildirilen siber zorbalık olayları, anonimlik duygusunun ve topluluk baskısının bireyleri daha saldırgan davranışlara ittiğini gösteren somut örnekler olarak tartışılıyor.

Uzmanlara göre bu örnekler, “kötü olma potansiyelinin herkesin içinde bulunduğu”, ancak değerler, eğitim ve sosyal denetimle sınırlandığı gerçeğine işaret ediyor.


Neden “kötü” olunur?

Bilimsel açıklamalar şu başlıklarda birleşiyor:

  • empati ve vicdanın bilinçli biçimde bastırılması

  • öğrenilmiş şiddet ve zorbalık kalıpları

  • cezadan muaf kalınacağına dair inanç

  • güç ve çıkar hırsı

  • onarılmamış travmalar ve değersizlik duygusu

  • bazı kişilik özellikleri ve psikiyatrik bozukluklar

Psikologlar, “insan kötü doğmaz, ama kötü davranışı öğrenebilir” vurgusunun altını çiziyor.


Kötülüğe karşı ne yapılabilir?

Uzmanlar çözümün birkaç başlıkta toplandığını belirtiyor:


Son söz: “Sıradan kötülük”ten bilinçli iyiliğe

Bilim insanları, kötülüğün çoğu zaman “az sayıdaki kötü insanın eylemi” değil, sıradan insanların yanlış koşullarda verdiği yanlış kararlar olduğunu hatırlatıyor. Buna karşı en güçlü araçlar ise: sorgulama, empati ve sorumluluk alma.