İnsanlık tarihi kadar eski bir soru var: Bazı insanlar neden daha kötü davranıyor?
Son yıllarda yapılan psikoloji ve nörobilim çalışmaları, bu soruya daha somut yanıtlar veriyor. Bilim insanları, kötülüğün tek bir nedene bağlı olmadığını; biyoloji, öğrenme ve çevrenin birlikte etkili olduğunu söylüyor.

Araştırmalara göre bazı kişilerde empati ve kendini kontrolle ilgili beyin bölgeleri daha zayıf çalışabiliyor. Bu durum, karşısındakinin acısını hissetmeyi zorlaştırıyor. Böyle bireyler, yaptıkları davranıştan sonra suçluluk duymakta güçlük çekebiliyor.

Bilimsel Olarak Kanıtlandı: Egzersiz Hücresel Yaşlanmayı Frenliyor
Bilimsel Olarak Kanıtlandı: Egzersiz Hücresel Yaşlanmayı Frenliyor
İçeriği Görüntüle

Ancak mesele sadece beyinle sınırlı değil. Çocukluk yılları da belirleyici bir rol oynuyor. Şiddet gören, ihmal edilen ya da sürekli baskı altında büyüyen çocuklar, dünyayı “tehlikeli bir yer” olarak öğrenebiliyor. Bu da ilerleyen yıllarda sert, savunmacı ve merhametsiz davranışlara zemin hazırlayabiliyor.

Bilimsel veriler, uzun süreli stres ve kontrol kaybı hissinin de insanları daha saldırgan yaptığını gösteriyor. İlginç bir başka bulgu ise gücün etkisi: Hesap vermeyen ve sınırla karşılaşmayan kişilerde empati zamanla azalabiliyor. Bu nedenle bilim insanları, “güç denetlenmezse merhameti zayıflatır” uyarısında bulunuyor.

Uzmanlar önemli bir noktayı özellikle vurguluyor:
Her kötü davranış bir ruhsal hastalık değildir. Ancak empati yoksunluğu, dürtü kontrolü zayıflığı ve sorumluluk duygusunun gelişmemesi, bazı insanları kötülüğe daha yatkın hale getirebiliyor.

Bilimin vardığı ortak sonuç şu:
Kötülük doğuştan yazılmış bir kader değil, ama bazı insanlar hayata daha kırılgan ve riskli bir zeminde başlıyor. Bu yüzden erken müdahale, sağlıklı çocukluk ve güçlü sosyal bağlar, kötülüğün panzehiri olarak görülüyor.