Yılın belirli dönemlerinde şans oyunları yeniden gündemin merkezine oturuyor. Büyük ikramiye rakamları konuşuluyor, hayaller büyüyor, beklenti artıyor. Prof. Dr. Cevdet Erdöl, bu döngüyü geçici bir heyecan olarak değil, toplumsal bir sorun olarak değerlendirmek gerektiğini söylüyor.
Erdöl’e göre şans oyunları, ilk bakışta masum bir eğlence gibi görünse de uzun vadede emekle kurulan hayat anlayışını zayıflatabiliyor. Çalışmadan kazanma fikrinin sürekli canlı tutulması, özellikle genç kuşaklarda sabır ve üretim kültürünü gölgeleyebiliyor.
Değerlendirmede dikkat çekilen bir diğer başlık ise kazananların yaşadıkları. Erdöl, geçmişte büyük ikramiye kazanan birçok kişinin hayatında ciddi sorunlar ortaya çıktığını hatırlatıyor. Ani zenginliğin; aile ilişkilerinde kopuş, yanlış kararlar, çevresel baskı ve psikolojik yük gibi sonuçlar doğurabildiğine dikkat çekiyor. Emekle kazanılmayan paranın, çoğu zaman yönetilmesi zor bir sorumluluğa dönüştüğü vurgulanıyor.
“Emeksiz yemek olmaz” anlayışının yalnızca ahlaki değil, toplumsal bir denge unsuru olduğunu belirten Erdöl, emeğin insana sadece kazanç değil, ölçü ve dayanıklılık da kazandırdığını ifade ediyor. Bu nedenle şans merkezli refah beklentisinin, bireyi güçlendirmekten çok savunmasız bırakabildiği görüşünü paylaşıyor.
Genel değerlendirmede öne çıkan bir diğer nokta ise adlandırma meselesi. Erdöl, şans ve talih üzerine kurulu bir yapının başında yer alan “milli” ifadesinin de toplumda tartışılması gerektiğini savunuyor. Üretimi, çalışmayı ve ortak faydayı öncelemeyen bir sistemin bu kavramla anılmasının sorgulanmasının doğal olduğunu belirtiyor.
Sonuç olarak Erdöl’e göre mesele bir çekilişten ibaret değil. Mesele, toplumun umudu nereye bağladığı. Güçlü toplumların umudu; bir gecelik talihte değil, emekle inşa edilen kalıcı hayatta araması gerektiği vurgulanıyor.




