Çok dillilik beynin yaşlanmasına karşı bir kalkan işlevi görebilir. Almanya’daki Max Planck İnsan Gelişimi Enstitüsü ve Berlin Charité Tıp Fakültesi öncülüğündeki uluslararası araştırmacı ekibi, Avrupa’dan 86.000’den fazla yetişkinin verilerini analiz eden kapsamlı bir çalışmanın sonuçlarını Nature Aging dergisinde yayımladı.
Araştırmada, ikinci bir dili öğrenmekle kalmayıp düzenli olarak kullanan bireylerin, yalnızca ana dilini konuşanlara kıyasla biyolojik beyin yaşlanması belirtileri bakımından daha avantajlı olduğu belirlendi. Multilingual katılımcıların beyninin, yaşla ilişkili bilişsel düşüşü daha geç gösterdiği kaydedildi.
Araştırmanın başyazarlarından Prof. Dr. Lena Fischer (Max Planck), “Beynin çok dillilikle tetiklenen bilişsel kontrol ağlarının daha etkin çalışması, nörolojik rezervi artırıyor. Bu durum, tipik yaşa bağlı zihinsel yavaşlamayı erteliyor veya yumuşatıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Bilim insanları, özellikle dikkat, bellek ve yürütücü işlevler gibi bilişsel alanlarda ikinci dilin düzenli kullanımının sinir devrelerini dinç tuttuğunu vurguladı. Ancak uzmanlar, çalışmanın çok dilliliğin tek başına demans veya Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıkların ortaya çıkmasını tamamen önlediği anlamına gelmediğini belirtiyor.
Bulgular, yetişkin yaşta bile yeni bir dili öğrenmenin beyin sağlığını destekleyici bir faktör olduğunu gösteriyor. Prof. Dr. Fischer, “Dil öğrenmek sadece iletişim becerisini artırmıyor, aynı zamanda beyni sürekli aktive eden zihinsel bir egzersiz haline geliyor” dedi.
Araştırma, bilim dünyasında çok dilliliğin bilişsel sağlık üzerindeki uzun vadeli etkilerini inceleyen önceki çalışmalara güçlü bir katkı sağlıyor. Ancak uzmanlar, sağlıklı yaşam tarzı, sosyal etkileşim ve fiziksel aktivitenin de bilişsel yaşlanmanın yavaşlatılmasında önemli rol oynadığının altını çiziyor.


