Bu çerçevede son yıllarda yapılan çalışmalar, savaşın arka planını açıklamada diplomatik yazışmaların önemine işaret ediyor.
Diplomatik Mektuplaşmalar: “Hudut ve Nizam” Tartışması
Arşiv kaynakları, iki hükümdarın savaş öncesi birbirlerini doğrudan muhatap aldıklarını gösteriyor.
Timur’un Anadolu beyliklerinin eski statülerine dönmesini talep ettiği; Bayezid’in ise “Anadolu’da nizam ve merkezi otoritenin tesisi” fikrini savunduğu görülüyor.
Mektuplardan birinde Yıldırım Bayezid’in gönderdiği yanıt dikkat çekicidir:
“Bizim mülkümüz halkın sükûn ve emniyetidir. Bu topraklarda ikilik kargaşa doğurur.”
Timur ise farklı bir perspektif ortaya koyar:
“Hudut benim kılıcımın eriştiği yerdir.”
Bu iki cümlenin karşı karşıya gelişi, tarihçilerin ifadesiyle iki farklı devlet anlayışının çarpışmasıdır.
Sahadaki Mücadele: Ankara Ovası ve Orduların Kompozisyonu
20 Temmuz 1402’de Ankara Ovası’nda karşılaşan ordular, askerî tarih açısından dikkat çekici öğeler taşır:
- Timur ordusunda filler ve geniş süvari birlikleri bulunmaktadır.
- Osmanlı ordusu daha sınırlı sayıdadır; ancak savaş disiplinine ve seri hareket kabiliyetine sahiptir.
Bazı Anadolu kuvvetlerinin meydanda Timur safına geçmesi, Osmanlı’yı taktiksel açıdan zorlamıştır.
Buna rağmen kaynaklar, Yıldırım Bayezid’in geri çekilmeyi reddederek ordusunun önünde savaştığını kaydeder.
Sonuç ve Diplomatik Yankılar
Savaşın ardından taraflar arasında diplomatik prosedürler işletilmiştir.
Bayezid’in esareti, dönemin pek çok kroniğinde dramatik biçimde yer bulsa da, dikkat çekici nokta, Osmanlı devlet yapısının dağılmamasıdır.
Buna dair dönemin kroniklerinden aktarılan bir satır şöyledir:
“Devlet çökmüş görünürdü, fakat akıl saklanmıştı.”
Bu tespit, Fetret Devrinin çöküş değil, yeniden örgütlenme ve siyasi olgunlaşma dönemi olarak değerlendirilmesini destekler.
Fetret Devri: Devlet Aklının Direnci
Osmanlı siyasi kültüründe “devlet aklı”nin sürekliliği, Fetret Devri’nde açıkça izlenir:
- vergi sistemi korunmuş,
- adalet mekanizması işlemiş,
- şehir hayatı kesintiye uğramamıştır.
Çelebi Mehmed’in 1413’te tahta çıkışı, yeni literatürde sıkça “ikinci kuruluş” olarak adlandırılır.
Bu dönem için tarihçi İ. Uzunçarşılı’nın yorumu akademik camiada hâlâ referans niteliğindedir:
“Osmanlı, yenilgiyi çöküş değil, tecrübe saymıştır.”
Timur Kazandı, Tarih Osmanlı’yı Yazdı
Timur’un savaşı kazanmış olması, uzun vadede siyasi tabloyu değiştirmedi.
Timur İmparatorluğu kısa süre içinde parçalanırken, Osmanlı yirmi yıl sonra İstanbul’u fethederek yeni bir çağın kapısını açtı.
Bu nedenle akademik çevrelerde sıkça şu değerlendirme yapılır:
“Ankara’da zafer Timur’un, tarihte galibiyet Osmanlı’nındır.”
Sonuç ve Güncel Akademik İlgi
Bugün Ankara Savaşı, diplomasi, devlet yönetimi ve kriz sonrası toparlanma süreçlerini açıklamak için önemli bir örnek olarak görülüyor.
Yeni çalışmalar, arşivlerdeki mektuplar, fermanlar ve elçilik raporları üzerinden devlet aklının sürekliliğini analiz ediyor.
Ankara Savaşı’nın güncel okuması, sadece askerî güç değil; kurumsal hafıza, merkeziyetçilik ve nizam arayışının uzun vadeli etkisini göstermektedir.