“Türkiye demografik bir eşikte”
Kolsuz değerlendirmesinde, Türkiye’nin demografik yaşlanma sürecinin sağlık sistemi açısından yeni bir dönemi başlattığını vurguladı:
“Doğuşta beklenen yaşam süresinin artması ve doğurganlık hızlarının düşmesiyle birlikte bulaşıcı olmayan hastalıkların yükü belirgin şekilde artıyor. Bu tablo yalnızca sağlık hizmeti değil, sosyal güvenlik ve ekonomi açısından da stratejik bir mesele haline geldi.”
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 65 yaş ve üzeri nüfus oranı 2022 yılında yüzde 9,9’a ulaştı. Projeksiyonlara göre bu oranın 2030’da yüzde 12,9’a, 2040’ta ise yüzde 16,3’e yükselmesi bekleniyor.
Arş. Gör. Sefa Batuhan Kolsuz
Diyabet ve kalp-damar hastalıkları ilk sırada
Kolsuz, diyabet, kalp-damar hastalıkları ve demansın Türkiye’de başlıca sağlık riskleri arasında öne çıktığını belirterek şu bilgileri paylaştı:
“Son 10 yılda diyabet yükünde yüzde 50’nin üzerinde artış görüldü. 2021 itibarıyla diyabet prevalansı yüzde 14,5 düzeyinde. Ayrıca hastaların önemli bir bölümünün hastalığının farkında olmaması gizli bir risk oluşturuyor.”
Kardiyovasküler hastalık ve inme kaynaklı ölüm oranlarındaki artışa dikkat çeken Kolsuz, birincil korunmanın ve hipertansiyon kontrolünün kritik önem taşıdığını ifade etti.
Alzheimer ve demans yükü yükseliyor
Arş. Gör. Kolsuz, yaşlı nüfus artışının nörolojik hastalıkları da gündeme taşıdığını belirterek:
“Türkiye’de 70 yaş üzeri grupta Alzheimer ve demans görülme sıklığı yüzde 11 civarında. Kadın cinsiyet, düşük eğitim düzeyi ve kırsal yaşam önemli risk faktörleri olarak öne çıkıyor.”
“Takım temelli ve bütüncül bakım modeli zorunlu hale geliyor”
Kolsuz, kronik hastalıkların tek branşla yönetilemeyeceğini belirtti:
“Hekim, hemşire, diyetisyen, diş hekimi, psikolog ve sosyal hizmet uzmanının birlikte çalıştığı takım temelli bakım modellerine ihtiyaç var. Sadece tıbbi tedavi değil, beslenme, ruh sağlığı ve sosyal destek de sürecin parçası olmalı.”
Diyabet yönetiminde ağız sağlığı ve psikososyal destek entegrasyonunun tedavi başarısını artırdığını vurguladı.
“Giyilebilir teknolojiler kronik hastalık yönetiminde devreye giriyor”
Kolsuz, dijital sağlık uygulamalarının sunduğu yeni olanaklara da dikkat çekti:
“Akıllı saatler, sensörler ve sürekli glikoz ölçüm sistemleri gibi giyilebilir teknolojiler sayesinde hastalığın seyrini gerçek zamanlı izlemek mümkün. Bu sistemler erken uyarı ve erken müdahale açısından büyük avantaj sağlıyor.”
Bu cihazlarla kalp ritmi, oksijen doygunluğu, glikoz düzeyi ve uyku kalitesinin sürekli takip edilebildiğini belirtti.
“Erken tespit–erken uyarı–erken müdahale” vurgusu
Kolsuz, geleceğin sağlık modelinin proaktif bir yapıya evrilmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi:
“Hastalık ortaya çıktıktan sonra tedavi etmek yerine, riskleri önceden belirleyip erken uyarı ve erken müdahale ile yönetmek zorundayız. Yaşlı nüfus için dijital okuryazarlığın artırılması ve veri güvenliğinin sağlanması temel başlıklardır.”
Politika yapıcılara ve hekimlere çağrı
Kolsuz, değerlendirmesini şu ifadelerle tamamladı:
“Bütüncül bakım modelleri ile dijital sağlık teknolojileri birlikte planlanmalı. Multidisipliner sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve dijital sağlık uygulamalarının desteklenmesi Türkiye’nin yaşlanan nüfusa hazırlığı açısından kritik önemdedir.”