Prof. Dr. Gürkök: Akciğer kanseri erken evrede belirti göstermeyebilir

Gülhane Eğitim Araştırma Hastanesi (GATA) Göğüs Cerrahisi Prof. Dr. Sedat Gürkök, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) raporuna göre akciğer kanserinin tüm dünyada kanser türleri arasında en sık ölüme neden olan kanser türü olduğunu belirterek erken tanının önemine vurgu yaptı.

SAĞLIK 02.08.2021, 16:06 02.08.2021, 17:05
Prof. Dr. Gürkök: Akciğer kanseri erken evrede belirti göstermeyebilir

AKCİĞER KANSERİNİN EN ÖNEMLİ RİSK FAKTÖRÜ: TÜTÜN DUMANI

Birçok faktöre bağlı olarak gelişebilecek akciğer kanserinin en önemli risk faktörünün uzun süreli tütün dumanına maruz kalma olduğunu belirten Prof. Dr. Sedat Gürkök, “Akciğer kanseri sadece ülkemizde değil tüm dünyada yaygın ve ölüm oranı yüksek olan kanser türlerinden biridir. Tütün kullanımı, kirli hava solunumu, fazla kilolu olma, sağlıklı beslenmeme, yetersiz fiziksel aktivite, alkol tüketimi, radon gazı, kanserojen maddeler, asbest gibi pek çok nedene bağlı gelişebilecek akciğer kanseri nedeniyle dünya genelinde her yıl 1 milyon civarında insan yaşamını getiriyor.” İfadelerini kullandı.

KANSERE BAĞLI ÖLÜMDE EN YÜKSEK VERİ AKCİĞER KANSERİNDE

Gürgök, sözlerini şöyle sürdürdü: “1992 yılında Türkiye’de yapılan bir bilimsel çalışmaya göre, bütün kanserlerin yüze 12-16’sının akciğer kökenli olduğu ve kansere bağlı ölümlerde de yüzde 18-30’unun yine akciğer kökenli olduğu tespit edilmiştir. Günümüzde kanser ölümlerinin başında gelen akciğer kanseri, kadın erkek ayrımı olmasa da tarihsel süreçte yaygın olarak erkeklerde daha sık görülen bir türdür. Ancak zaman içinde meydana gelen sosyolojik değişikliklerle yani kadınların İş hayatına girmesi, araç kullanma oranlarının yükselmesi ve yine kadınların da sigara kullanma alışkanlıklarının artması sonucunda kadınlarda da bu kanser türünün görülme sıklığı artmıştır.”

AKCİĞER KANSERİ ERKEN EVREDE BELİRTİ GÖSTERMEYEBİLİR

Akciğer kanserinde erken tanının yaşama olasılığını yükselttiğini söyleyen Gürkök, akciğer kanserinin çoğunun erken evrede belirti vermeyebildiğini ve dolayısıyla risk faktörlerinden uzak durulması gerektiğinin önemini vurguladı.

GENELLİKLE 50-70 YAŞ ARASINDA GÖRÜLÜYOR

Akciğer kanserinin dört ana evrede olabileceğini anlatan Prof. Dr. Gürkök, tanı hakkında, “Üçüncü evrede 3A ve 3B altındaki gruplarda yaşama şansını yükseltebiliyoruz, evre 4’te tedavi ediliyor ancak yaşama şansı diğer evrelere oranla düşük. Akciğer kanserinden bir hastayı ne kadar küçük evreden yakalarsak, yaşama şansı da o kadar yüksek oluyor. Akciğer kanserinin görülme oranı yaşla artar ve genellikle 50-70 yaşlarında görülür. Akciğer kanserinin erken evrelerde beş yıllık sakalımı yüzde 60-70 iken, İleri evre olgularda bu oran yüzde 5’in altına düşer” ifadelerini kullandı.

55 YAŞ ÜZERİ SİGARA İÇMİŞ OLANLAR RUTİN TARAMA YAPTIRMALI

Gürkök, şunları kaydetti:

“Dünya sağlık Örgütü’nün yüksek riskli gruplar olarak belirlediği 55 yaş üzeri sigara öyküsü bulunan kişilerin her yıl rutin taramalarını yaptırması gerekiyor. Bazı ülkelerde taramalar rutindir ancak bazı tetkiklerin karşılanmaması ve maliyetinin yüksek olması nedeniyle kolaylıkla yapılamayabiliyor. Genel olarak basit düzeydeki akciğer grafisi, kan testi ve balgam kültürü ile rutin taramalar yaptırılarak eğer şüpheli bir durum varsa ileri seviye testler yaptırılabilir. İleri düzey tanı, tomografi, bronkoskopi dediğimiz biyopsi, sıvı birikintisi varsa iğne ile göğüs duvarından girilerek örnek alınması yöntemi olan tura sentez örneklerinin alınması ile yapılır.”

KANSERİN EVRESİ VE TÜRÜNE GÖRE TEDAVİ YÖNTEMİ DEĞİŞİYOR

Tedavi yöntemlerinin hastalığın evresine göre değişkenlik gösterdiğini ifade eden Gürkök, kanser türü ve evresine göre cerrahi, kemoterapi veya radyoterapi Uygulanabileceğini belirtti. Gürkök, bu tedavi yöntemleri ilişkin, “akciğer kanserinde mevcut geçerli tek tedavi şekli cerrahidir. Kemoterapi ve radyoterapinin mutlaka etkin olduğu yerler vardır ancak cerrahi kadar değil. Kanserin erken evresinde hastada ameliyata engel olmayan başka bir hastalık yoksa etkin tedavi biçimi cerrahidir ancak her hastaya cerrahi yöntem önerilmez. Hastalıkları nispeten erken evrelerde olan ve ameliyatla kanserli doku tam olarak çıkartılabildiğinde yaşam şansı yüksek olan hasta grubuna cerrahi tedavi önerilir. Akciğer kanserinde beş yıllık sürü yani hayatta kalma oranı verilir. Evre ne kadar düşük olursa beş yıllık sürede yüzde 70-80’lere çıkar, İleri evre olunca ise bu sür bir yüzde beşlere düşer. Dördüncü evredeki 100 hastaya her gün tedavi uygulanıyor ancak yüzde 90’ı genellikle kaybediliyor.

Düşük evrelerde verdiğimiz beş yıllık tedaviden sonra İlk üçer ay, İkinci yıl altı ay, üçüncü yıldan itibaren ise yıllık takibe alıyoruz. Beş yıldan sonra ise ancak şikâyet üzerine takibi alıyoruz onun dışında takibi bırakıyoruz. Kemoterapi de bilindiği üzere kanser ilacıyla bu kanserli hücreleri öldüren veya büyümesini çoğalmasını engelleyen tedavi şeklidir. Radyoterapi de aynı şekilde yüksek enerjili ışınlar ile yapılan tedavi yöntemidir. Mesleğe başladığım 1992 yılından bu yana hem teknik hem de cerrahi açıdan büyük gelişmeler kaydettik. Kapalı yöntemle kamera görüntüsü ile operasyon uygulama ve robotik cerrahi bunlardan bazıları. Akciğer kanserinde elbette amacımız hastalığı mümkünse yok etmek, değilse de sınırlamak, sakalımı uzatmak ve hastanın yaşam kalitesini artırabilmek” şeklinde bilgiler paylaştı.

YAŞAM KALİTESİ ARTIRILMALI

Kanser riskinden korumak için yaşam kalitesinin artırılması gerektiğini vurgulayan Gürkök, “Sadece kanser değil hemen hemen her hastalıktan korunmanın yolları arasında sağlıklı dengeli beslenme, spor, temiz hava, alkol ve sigaradan uzak durma yer alıyor. İş gereği bulunan ortam tozlu veya havasızsa o zaman maske kullanmak şart, aynı şekilde trafikte de çok fazla zaman geçirilmemeli. Diğer kanser türlerine oranla akciğer kanseri, kalıtsal geçmişi olan bir rahatsızlık yani kalıtsal değil.” Diyerek sözlerini sonlandırdı.

Yorumlar (0)