Ancak zamanın yıpratıcı etkisi, bu eşsiz yerleşimi her geçen yıl daha fazla tehdit ediyor. Uzmanlar, “Santa artık restorasyon bekliyor; bu miras kaybolursa tarihe gerçekten yazık olacak” diyerek çağrı yapıyor.
17. Yüzyılda Kurulan Bir Dağ Yerleşimi
Santa’nın ortaya çıkışı, Karadeniz’in iç bölgelerinde faaliyet gösteren madencilik ve zanaatkârlık kültürüyle yakından ilişkili.
17. yüzyılda kurulduğu bilinen yerleşim, zamanla yedi mahalleden oluşan bir taş kent haline geldi:
- Piştoflu
- Zurnacı
- İşhanlı
- Pınarlı
- Terzili
- Köskerli
- Çakallı
Sarp dağların içine kurulan bu mahallelerin her biri:
- taş evleri,
- kemerli çeşmeleri,
- küçük meydanları,
- zanaatkâr atölyeleri
ile dönemin yaşam tarzını yansıtıyordu.
Santa’nın kültürel kimliği
Santa, tarih boyunca Rum-Ortodoks nüfusun ağırlıkta olduğu, ancak Karadeniz’in ticari ve sosyal yapısı gereği Türklerle iç içe yaşayan çok kültürlü bir dağ topluluğuydu.
Bu gerçek, Santa’nın tarihinin doğal bir parçasıdır ve inkâr edilemez.
1923 Mübadele Dönemi: Santa’nın Sessizleştiği Yıl
Santa’nın kaderini değiştiren en önemli olay 1923 Türkiye–Yunanistan Nüfus Mübadelesi oldu.
Yerleşimde yaşayan Rum-Ortodoks topluluklar mübadele kapsamında göç ettikten sonra Santa büyük ölçüde boşaldı.
Bu süreç, Santa’nın coğrafi ve iklimsel zorlukları nedeniyle yeniden iskân edilmesini zorlaştırdı ve köy zamanla tamamen terk edildi.
Bugün Santa’nın taş mimarisinden geriye kalanlar, bu tarihsel dönüşümün sessiz tanıklarıdır.
Zamanın İzleri Derinleşiyor: “Santa Daha Fazla Bekleyemez”
Santa Harabeleri bugün hâlâ etkileyici görünse de:
- taş evlerde çökmeler artıyor,
- çeşmeler ve yollar bozuluyor,
- kilise ve yapı kalıntıları her kış biraz daha yıpranıyor.
Bölgeyi ziyaret edenler en çok şu cümleyi kuruyor:
“Bu kadar büyük bir tarih kendi haline bırakılamaz, yazık oluyor.”
Uzmanlara göre Santa’nın korunması için:
- acil yapı güçlendirmesi,
- kontrollü restorasyon,
- yürüyüş yollarının güvenli hale getirilmesi,
- kültürel miras bilgilendirme tabelaları
şart.
Kültür Turizmi İçin Dev Bir Potansiyel
Santa, sahip olduğu doğal ve kültürel değerlerle Doğu Karadeniz’in yeni bir turizm rotası olmaya aday.
Korunması hâlinde Santa:
- tarih turizmi,
- mimari turizm,
- doğa yürüyüşleri,
- fotoğraf rotaları,
- kültürel miras çalışmaları
için önemli bir cazibe merkezine dönüşebilir.
Bunun hem bölge ekonomisine hem de Türkiye’nin kültür-sanat alanındaki görünürlüğüne büyük katkı sağlayacağı ifade ediliyor.
Sonuç: Santa’nın Tarihi de Mimarisi de Korunmayı Hak Ediyor
Santa Harabeleri, sadece taşlardan ibaret bir yerleşim değil;
17. yüzyıldan mübadeleye, zanaatkârlıktan Anadolu’nun çok kültürlü yapısına kadar geniş bir tarihi yansıtan yaşayan bir hafıza alanı.
Bu nedenle yükselen çağrı çok net:
Santa restore edilmeli. Tarihi, kültürü ve hatırası yok olmadan korunmalı.”
Santa’nın yeniden ayağa kaldırılması, hem geçmişe saygı hem de gelecek nesillere bırakılacak önemli bir kültürel miras anlamına geliyor.