Araştırmacılar, burun spreyi formunda uygulanabilen nanoteknolojik bir sistemle ilacın doğrudan beyne ulaştırılabildiğini gösteren dikkat çekici sonuçlar elde etti.
Glioblastoma, konumu ve tedaviye dirençli yapısı nedeniyle uzun yıllardır onkolojinin en zorlu alanlarından biri olarak kabul ediliyor. Bu tümör türünde 5 yılın üzerinde sağkalım oranlarının yüzde 7’nin altında bildirilmesi, yeni tedavi arayışlarını daha da kritik hale getiriyor.
Yeni çalışmada bilim insanları, bağışıklık sisteminin tümöre karşı savaşma kapasitesini artıran özel molekülleri altın nanoparçacıkların etrafına sararak stabil hale getirdi. Bu bileşikler, burun yoluyla verildiğinde kan-beyin bariyerini aşarak doğrudan beyin dokusuna erişebildi. Böylece invazif cerrahi girişime gerek kalmadan tümör bölgesine ilaç taşınması sağlandı.
Laboratuvar ve hayvan modelleri üzerinde yapılan deneylerde, bu burun spreyi temelli yaklaşımın:
• tümör büyümesini yavaşlattığı
• bağışıklık hücrelerini daha aktif hale getirdiği
• tedaviye dirençli glioblastoma hücrelerini hedefleyebildiği
gözlendi. Araştırmacılar, özellikle bağışıklık sisteminin “STING” adı verilen yolakları üzerinden uyarılmasının, tümör dokusuna karşı güçlü bir immün yanıt oluşturduğunu belirtiyor.
Çalışmanın en dikkat çekici yönlerinden biri, yöntemin yalnızca glioblastoma için değil, immünoterapiye dirençli diğer beyin ve vücut tümörlerinin de hedeflenmesinde potansiyel sunması. Uzmanlar, burundan uygulama sayesinde sistemik yan etkilerin de azaltılabileceğine dikkat çekiyor.
Bununla birlikte bilim insanları temkinli olunması gerektiğini vurguluyor. Söz konusu tedavi yaklaşımı henüz klinik öncesi aşamada bulunuyor ve insanlar üzerinde rutin kullanıma girmesi için güvenlik ve etkinliği değerlendiren kapsamlı klinik çalışmaların tamamlanması gerekiyor.
Araştırmacılar, elde edilen sonuçların beyin tümörleriyle mücadelede yeni bir dönemin kapısını aralayabileceğini, ancak bunun bir süreç olduğunu hatırlatıyor. Glioblastoma için burun spreyi formundaki nanoterapiler, mevcut cerrahi, kemoterapi ve radyoterapiye eklenebilecek geleceğin kombinasyon tedavileri arasında gösteriliyor.