Olayın ardından ortaya atılan akran zorbalığı iddiaları ise soru işaretlerini artırdı. Aile, oğullarının ölümünde ihmaller ve baskıların araştırılması için yargıya başvurdu.
Son Yolculuk Öncesi Sessiz Çığlık
Menemen Yıldız Tinaz İzmirlioğlu Anadolu Lisesi 10’uncu sınıf öğrencisi Kemal Utku Taş, 20 Kasım’da okulunun düzenlediği Eskişehir–Ankara gezisine katıldı. Gezi sonrası arkadaşlarıyla normal şekilde iletişim kurduğu belirtilen genç, 23 Kasım sabahı İngilizce kursuna gideceğini söyleyerek evden ayrıldı. Ancak bir daha kendisinden haber alınamadı.
Aynı gün, Menemen 30 Ağustos Mahallesi’nde bulunan metruk bir binadan düşen bir gencin hayatını kaybettiği bilgisi aileye ulaştı. Yapılan incelemeler sonrası hayatını kaybeden kişinin Kemal Utku Taş olduğu belirlendi. Otopsi işlemlerinin ardından genç toprağa verildi.
İddialar Ailenin Kapısını Çaldı
Olayın ilk aşamasında intihar ihtimali üzerinde durulurken, Kemal Utku Taş’ın arkadaşlarından gelen bazı bilgiler sürecin seyrini değiştirdi. Aileye ulaşan iddialara göre, genç öğrencinin okul gezisi sırasında akran zorbalığına maruz kaldığı öne sürüldü. Bu iddialar üzerine aile, avukatları aracılığıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Annenin Feryadı: “Başka Çocuklar Ölmesin”
Acılı anne Tuğba Aras, yaşadıkları tarifsiz acıyı şu sözlerle dile getirdi:
“Akran zorbalığı ilk kez benim oğluma yapılmadı ama son olsun diye mücadele ediyorum. Başka evlatlar sebepsiz yere ölmesin. Oğlum böyle bir sonu hak etmedi. Buna sebep olanlar serbestçe dolaşıyor. Biz hâlâ nefes alamıyoruz.”
Aile, olayın tüm yönleriyle aydınlatılmasını ve varsa sorumluların ortaya çıkarılmasını istiyor.
Akran Zorbalığı: Görünmeyen Ama Yıkıcı Bir Tehdit
Uzmanlar, özellikle ergenlik dönemindeki gençlerin maruz kaldığı akran zorbalığının, fiziksel şiddet kadar derin ve kalıcı yaralar açabildiğine dikkat çekiyor. Alay edilme, dışlanma, baskı ve psikolojik şiddet; gençleri içe kapanmaya, yalnızlaşmaya ve çaresizliğe sürükleyebiliyor.
Kemal Utku Taş’ın ölümüyle yeniden gündeme gelen bu iddialar, akran zorbalığının “görmezden gelinen” değil, erken fark edilmesi ve önlenmesi gereken ciddi bir toplumsal sorun olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Bu acı olay, sadece bir ailenin değil, tüm toplumun şu soruyla yüzleşmesini zorunlu kılıyor:
Çocuklarımız gerçekten güvende mi ve biz onları yeterince duyabiliyor muyuz?